1 2 3 4 5

26 Mart 2014 Çarşamba

Çömlek-seramik-çamurunu-sırı-fırını mı arıyorsunuz?




ARIYORUM BULAMIYORUM DİYORSANIZ...





Çömlek Çamuru arıyorum
Seramik Çamuru arıyorum
Çömlek Tornası arıyorum
Çömlek ve Seramik Ekipmanları arıyorum
ve sırlarını arıyorum

Bu sorularınıza karşılık bulamıyorsanız
Beni arayabilirsiniz

BORA SENCER
borasencer.blogspot.com
borasencer@gmail.com
+905377167317

Amphora'nın Öyküsü


AMPHORA'NIN ÖYKÜSÜ

İsa'nın doğmasına 2000 yıl kala Anadolu'da Eski Tunç çağı Tanrılarından Diyonisos, günümüzden tam 4000 yıl önce ilk şarabı armağan ederken insanoğullarına nasıl saklanacağı konusunda bilgi vermemişti.
Şarabın nasıl saklanacağı ve daha sonradan denizaşırı ülkelere nasıl taşınıp pazarlanabileceği fikriyle başladı Amphora'nın Öyküsü...

Zamanın çömlekçileri, iki kulplu, ağızları tıkaçla kapatılabilecek şekilde dar ve dipleri gemi ambarlarında fazla yer kaplamadan, kolayca istiflenebilecek bir formun arayışı içersine girdirler.
Buldukları formun dip kısmındaki sivriliğin üçüncü kulp özelliğini ve teknede hacmen yer kaplamadığına da olanak sağladığını keşfettiler.

Beyaz şarabı Amphora içine koyduklarında iç izolasyon malzemesine gerek kalmıyordu fakat iş kırmızı şarap ve bazı likitlere gelince, pişmiş toprağın boru şeklindeki kristal molekül yapısı sıvıyı dışarı sızdırıyor ve büyük bir sorun yaratıyordu. Bu sebepten kırmızı şarap ve diğer likit taşıyan Amphora'larda değişik izolasyon malzemeleri bulmak kaçınılmazdı.
Bu soruna da ; mazı katranı, sakız ve reçine ile çare bulacaklardı.
(Pişmiş topraktan yapılmış olan bir testinin içindeki suyun serin olmasının nedeni güneş ışınlarının testi dışına sızan suyu buharlaştırmaya çalışırken iç kısımlara erişememesinden kaynaklanır.)
Amphoraların ağızları, ağız çapına uygun, gene pişmiş topraktan yuvarlak olarak yapılan bir parçayla kapatılıp bal mumuna daldırılıyor, bir bezle sarılıp iple bağlanıyordu. Böylelikle taşıdığı likitin dökülmesini de önlemiş oluyorlardı.
Daha sonra toplumsal kültürlere ve yörelere göre şekil ve kulp değiştiren Amphoraların bazılarının üzerlerine amphora yapıcısı veya satın alan kişiye özel amblem veya simgeler üretilip kullanılmaya başlandı.

Ortalama 16-27 Litre arasında likit alan Amphoralar dönemin bir ölçü birimi olarak da kullanılmasını da sağlıyordu.
Taşımacılıkta tekne ambarında üst üste bindirilen Amphoralar, aralarına çeti ( Akdeniz'e özgü dikenli bir bitki ) konularak süspansiyon sağlıyor ve kırılmalarını da engelliyordu.

Kelime kökeni olarak adını '' amphi '' yani çift taraflı ve '' pherein''
yani “taşımak” anlamındaki sözcüklerin birleşiminden oluşarak Antik Yunan'ca ; Amphoreus- Amphiphoreus adını almıştı.
Çok daha önceleri Tunç Devri Aka'lılardan kalma kil tabletlerin üzerindeki '' a-pi-po-re-we '' yazısı Antik Yunan dan sonra Roma'lılar tarafından AMPHORA olarak anılmaya başlanacaktı.
Amphora'larda taşınan likit yükler arasında en yaygın olanı şarap, zeytinyağı ve Garum denilen balık soslarıydı ki bu sos balığın iç organları ve balık eti karışımından tek bir türü kullanılıp tuzlu suda fermente edilerek elde ediliyordu. Roma mutfağının en pahalı sosu olan Garum Amphorasınında kendine has bir formu vardı.
Amphoralar sadece şarap, zeytinyağı değil, bira, süt, tereyağı, bal, hububat, baklagiller, tuzlanmış balık, kurutulmuş kümes ve av hayvanları etleri, peynir, göz boyası, Arap zamkı, badem, ceviz, şeker, lamba yağı, reçine, damla sakızı vb. taşıyordu.
Günümüz internet ortamı olan @ işareti, o zamanın mektup, ulak, resmi belge, harita taşıyan Amphora'ların üzerilerinde net bir şekilde yer alıyor, özellik, öncelik ve önemlilik niteliği taşıyordu.
Amphoralar sadece geminin ambarında değil, güvertede birbirlerine destek olacak bir şekilde dizildiğinde normal bir tekne 2000-3000 Amphora taşıyabiliyordu. ( Marsilya açıklarında bulunan 33 m. uzunluğundaki Grand Conglue batığının 10.000 Amphora taşıdığı tespit edilmiştir.) Günümüzde denizin derinlerinde yatan batıklar ve çevrelerindeki Amphora yığınları; çoğunlukla zamanın teknoloji hataları, denizcilik bilgi eksiklikleri veya azgın deniz dalgarı ve bilinmeyen kayalıklar yüzünden halen yatmaktadırlar.
Amphoralar çağın çok büyük bir iş ve işçi sektörünü oluşturmuştu. Amphoraların çoğu depozitolu özelliği taşıdığından saklanması ve iade edilmesi de gerekiyordu. “Demarkos” adı verilen her yerel yönetici bu amphoraları toplayıp geri yollamakla yükümlüydüler.
Amphora, Çömlekçiler, ham madde olan kil tabakalarını çıkartanlar ve bunları amphora atölyesine taşıyanlar, kuru kil tabakalarını tahta tokmaklarla tozunu çıkartanlar, cıvık çamur yapıp bu tozu ayak ve elleriyle yoğuranlar, fırın yapıcıları, fırın için oduncular ve ateşciler, Amphora'ları satın alanlar, içine konulacak malzemeyi sağlayanlar, Amphora'nın ağzını bal mumuyla kapatanlar, tekneye taşıyanlar, tekne içerisine teknenin dengesi için özel yerleştiriciler, indiriciler, taşımacılık sahipleri, gemiciler, liman işletmecileri ve daha niceleri için çok büyük bir iş olanağı oluşturmuştu.
Bir amphora yapıcısı yövmiyesiyle 10 Lt. Şarap, ya 18 kg zeytin, ya 3 Lt. Zeytinyağı, ya da 24 adet ekmek alabiliyordu. Amphoranın yanı sıra Oinokhoe ( şarap kabı) ve bardaklarını da üretenler çoğalmıştı. Ama Amphora 4-5 aşamadan sonra üretildiği için sanıldığı kadar kolay bir meslek değil ustalık gerektiren bir zenaat dalıydı.
Antik dünyanın deniz yolları, o dönemdeki deniz ticaretinin niteliği, antik şehir devletlerinin ekonomik yapıları, ürettikleri ve sattıkları ürünler bu devlet üstünlüklerini tüm Akdeniz'e yayıyor ve tam anlamıyla bir “Akdeniz Kültürü”nü oluşturuyordu.
Bazı yöre, devlet, kişi veya kişilere yapılan Amphora'lar isteğe veya kültüre bağlı değişik formlardan oluşuyordu. Tanıtıcı markalar, sembol ve logolar; demir veya mangan oksitli henüz amphora daha pişmeden çiğ vaziyetteyken yazılıyor veya piştikten sonra kazınıyordu. Ancak bunlar kısaltmalar şeklinde oluyor, hatta bazı Amphora'ların üzerlerine özel mühürler konuyordu. Kraliyet Amphora'larının üzerlerinde ise gene pişmiş topraktan veya sonradan eklenen kıymetli metallerden yapılmış mühürler buluyordu.
Genelde deniz aşırı ülkelerdeki tapınaklara gönderilen Amphora'ların üzerinde, tanrılara adak sunan kişi isminin üretici tarafından yazılması kaçınılmaz bir adet haline gelmişti.

Unutulan bir Akdeniz Kültürünün sembolü olan Amphora'lar denizin dibinde halen ağlamaktalar...

Gün ışığına çıkartılan amphoralar, müzelerde ve sadece müzelerin verebileceği '' Kolleksiyoner '' ler tarafından korunma altında.

Ya gün ışığına çıkmayanlar, (?!)
Bodrum'da, hayatını Amphrora'ların üzerine adıyan son Amphora yapıcısı T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Çömlek Sanatçısı , Bora Sencer, inadına bu kültürü yaşatmaya, anlatmaya, tanıtmaya çalışırak, 1/1 ebatların da orijinal Amphora'ların Re- Producdionlarını kanuni yöntemlerle sizlere ulaştırmaya çalışıyor.
Sizler gözyaşları neden tuzludur diye bazan sorarsınız.!
İşte ; Bu sebeptendir Akdeniz'in ve Bora Sencer'in gözyaşlarının tuzlu oluşu...



Bora Sencer
0 537 716 73 17
Gümüşlük.
31.01.2014

borasencer@gmail.com

24 Mart 2014 Pazartesi

Bora Sencer'e Göre Çömlek Yapmak



Bora Sencer Diyor Ki ;

Özgürce çamurla oynamak, bizim tabirimizle çamurlanmak, çamurla bütünleşmek, çamur olmak, çömlekçiliğin mistik felsefesidir.

Çömlek yapmak insan bedenindeki statik elektriği bir mıknatıs gibi çekmesi ve verdiği rahatlama duygusu, tıp dünyasında alternatif rehabilitasyon olarak ayrıca yerini korumaktadır.

İletişim

Seramik ve Çömlek Nedir Ne İşe Yarar ?



SERAMİK / ÇÖMLEK
Asıl adı Antik Yunan’cadan gelen Keramos , döneminde törenlerde kullanılan boynuzdan yapılma , üzeri işlemeli kap anlamındadır . .
Keramos daha sonraları Keramik adını alarak Fransızca bir kelime olan Ceramiquie , oradan da dilimize seramik olarak geçmiştir .
Kısaca pişirilebilir çamurdan yapılma pişmiş ; formlu veya formsuz tüm objelere seramik denmektedir.
Tarihçesi İnsanoğlunun ateşi kontrol altına almasıyla başlar. Yakılan ateş altında ki toprağın sertleştiğini gören İnsanoğlu önce el ile balçığa şekil vererek pişirmeyi keşfeder.
Tekerleğin icadından sonra çamur daha düzgün formlar halinde çıkmaya başlar.
Çömlekçilik bir zanaat dalı olmakla beraber , yaradılış sırlarını da beraber getirdiğinden aslında bir yaşam felsefesi olarak görülmelidir.
Bir Çömlekçi bilinenin aksine çamura şekil veren değil , çamur karşısın da şekil alandır .

Paylaş